Babacan, muhafazakar ve evlatlarının iyi olmasını isteyen biri. Erdoğan mı? Yine hayır. Necmettin Erbakan. Erdoğan'ın Psikolojik analizinde ikinci durak yine Bi'at. Ama bu sefer babanın tahtı sallanıyor. Gelin sizlerle Erdoğan'ın siyasete başlamasından (oğul) ve ülkenin başına geçmesine (baba) olan yolculuğa bakalım.
Bi'at Ve Öfke; Erdoğan'ın Psikolojik Analizi-2
Klasik psikanalizin katı yasası; "İnsan ömrü ilk yedi-sekiz yılın yeniden, yeniden ve yeniden sahnelendiği bir sisifos sölencesi" dir. Bunun anlamı; çocukluk çağımızda yaşadığımız aile ortamı, ebeveyn ilişkileri, sosyal veya cinsel yönelimler, hayat istekleri ve davranma stilimizi oluşturan ailemiz ve çevremiz, daha sonraki değişen sosyal ortamlar veya şartlar söz konusu olsa dahi tekrar insan ilişkilerimizde ya da davranışlarımızda açığa çıkacağı ve tekrarlanacağıdır. Yani aynı davranış örüntülerini görmek mümkündür.
Recep Tayyip artık temel kişilik özellikleri oturmuş, hayat ideallerini bulmuş ve bunlar uğrunda savaşmayı, sonuca ulaşmak için her şeyi göze alan, kararlı biridir artık. Lakin muhteşem futbol kariyeri başlangıcında, Fenerbahçe'ye transfer olacakken yine sert bir şekilde otoriteyle karşılaşır. Reis Kaptan, izin vermez, oğlunun "okuyup adam olmasını" ister.
Erdoğan çocukluğu boyunca otoriteyi kabul etmenin birikmişliğini öfke ve saldırganlık olarak bir süre futbolda yansıtmıştır. Ama bir şekilde, sosyal kişiliği, atılganlığı, konuşmacı-tartışmacı kişiliği ve hırslı olması sayesinde kendini siyaset meydanında bulur.
Tayyip Erdoğan gençlik dönemlerinde de hep ciddi işlerin içindeydi. Evvela Kasımpaşalı Erdoğan'dı. En yakın arkadaşları hala kahvede pişirik oynarken o ailesinden aldığı terbiyeyle, okuduğu okullarla ayrı bir çizgide yürüdü. Her ortamı da bilir. Kendi tabiriyle "sanmayın softayım, çoğunuz benim tanıdığım insanları tanımamışınızdır."
MSP Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanı olduğu günlerde iyi bir siyasetçi olma telaşı içindeydi;
"Erdoğan gençlik lideriydi. Toplantılarda arkadaşlarının karşısında daha derli toplu düzgün konuşmalıydı. Heyecanının yenmeliydi. Telaffuzuna, üslubuna dikkat etmeliydi. Konuşmalarına iyi hazırlanmalıydı. Evden okula yürüyerek gidip gelirken Haliç rıhtımından geçerdi. Bir ara gözü limana demirlenmiş büyük gemilere takıldı. Bunları gözüne kestirdi. Artık okuldan her çıkışında buraya geliyor, geminin güvertesine çıkıyor, yönünü denize dönüyor ve konuşmalarını prova ediyordu. Konuşmaya 'Esselamü Aleyküm' diyerek ya da Besmele çekerek başlıyor ve şöyle sesleniyordu; kalpleri müstakbel ve büyük bir İslami Fethin inancıyla çarpan aziz kardeşlerim... Ve konuşmalarının sonunu ise şöyle bitiriyordu; Benim mücahit kardeşlerim yolunuz, alnınız gibi açık olsun. " (Güven, 2005)
Anlaşılan Recep Tayyip için babasının izinden gitmek ona özgüven vermiş olmalı ki siyaset sahnesinde adımları, boynu gibi dik olmuş. Sonrasında Erdoğan siyaset sahnesinde Erbakan ile karşılaşır.
Erbakan, lakabıyla "Hoca". Türkiye'nin en genç doçenti. Zeki ve çalışkan biri. İstediklerini almak içinde hırslı. Erdoğan'dan daha İslamcı. Erdoğan "biz onun talebesiyiz" der. Erbakan ise "ben bunları şefkatimden söylüyorum, ben onların abisiyim." der. Erdoğan için kaçınılmaz olarak bir "baba" figürü görmüştür.
Reis Kaptan ile Erbakan'ın, Erdoğan'ın hayatlarında tam bir devamlılık vardır. Hoca'yı siyaset arenasında bulanın sadece Erdoğan olmadığı aşikar. Fazilet Partisi büyük kongresi öncesinde Abdullah Gül'ü destekleyeceklerini açıklayan Bülent Arınç, Hoca'nın iyi baba olarak bu yarışta tarafsız kalmasını istiyordu.
Kongrede her ne kadar Recai Kutan ve Gül, genel başkanlık için yarışacak olsalar da asıl rekabetin Erdoğan ve Erbakan arasında olduğu biliniyordu. Erdoğan ise bu iddiaları kesinlikle yalanlıyordu.
28 Şubat 1997. Post-Modern bir darbe. Erbakan'a MGK tarafından irticai hareket nedeniyle ihtar. Erbakan ordu tarafından zora sokuluyor, hatta yok sayılıyor. Devamında siyasetten men ediliyor. Devletin temsilcisi ve İslami çevreler için "siyasal baba" olan Erbakan için, bu süreçte tamamiyle bir güçten düşürülme sözkonusu. Babanın güçten düşmesi, zayıflaması ve oğulların bunu sezmesi...