Gelin sizlerle Psikoloji tarihinde Bilişsel psikolojinin nasıl doğduğuna, nelere tepkili olduğuna ve içerdiği bazı kavramlara bakalım.
Psikolojide Bilişsel Hareket
•Psikolojide; John Watson’un katıtutumu, PavlovVe Skinner’ınKoşullanmalarının başarısısayesinde «bilinç» konusundan uzun yıllar uzaklaşılmıştır.
•Ruhsal/zihinsel terminolojiyi bir kenara attılar.
•Hatta Watson düşünme için «içkonuşma» bile demiştir.
•O dönem de psikoloji için “bilincini kaybetti” veya “zihnini kaybetti” gibi ifadeler kullanılmıştır.
•APA’nın başkanı yıllık konuşmasında insan doğasına dair mekanik yaklaşımdan uzaklaşılması gerektiğinden bahsediyordu.
•Hümanist psikolojnin zaten bunu destekler nitelikteydi.
•Sonrasında bazı makalelerle «içgözlem»e dönüşün sinyalleri verildi.
İlk Etkiler
Bilişsel psikoloji hareketinin resmi başlangıcı 1950’lere dek uzanır. İlk etkilere bakacak olursak, davranışçı E.R.Guthriebir uyarıcının fiziksel terimlere her zaman indirgenemeyeceğini iddia etmiştir. Psikologların uyarıcıyı algısal veya bilişsel terimlerle anlatmak zorunda olduklarını belirtmiştir.
Davranışçı E.C.Tolman’ın anlayışı isebilişsel değerlerin önemini kabul etmiş ve uyarıcı-tepki yaklaşımının gerilemesine katkıda bulunmuştur. Tolman bilişsel harita düşüncesini öne sürmüş, hayvanlara amaç atfetmiş ve gözlemlenme yeniçsel durumları işlemsel tanımlama yolu olarak ara değişkenler üzerinde önemle durmuştur.
Gestaltpsikolojisi de organizasyon, yapı, ilişkiler, deneğin aktif rolü ve öğrenme ile hafızada algınınönemli bir yer tutmasıgibi noktalar üzerinde odaklanması sebebiyle bilişsel hareketi etkilemiştir.
Bilişsel psikolojinin bir başka habercisi İsveçli psikolog JeanPiaget’dir (1896-1980). Piaget çocuk gelişimini bilişsel aşamalar açısından ele alarak bu konuda önemli çalışmalar yapmıştır. Aynı zaman da çalışmaları çocuk gelişimi üzerinde yoğunlaştığından, bilişsel psikolojinin uygulanabileceği davranış alanını genişletmiştir. Piaget 1969 yılında APA’dan Seçkin Bilimsel Katkı Ödülünü alan ilk Avrupalı psikolog olmuştur.
BİLİŞSEL PSİKOLOJİNİN KURULUŞU
Psikolojideki bu değişim oldukça yavaş ve sessiz bir şekilde gerçekleşmekte, kuruluşu ne tek bir gecede olmuştur ne de tek başına alanı değiştiren bir bilim adamıyla olmuştur. Bilişsel psikoloji içinde birtek kurucudan sözedilemez. Çünkü alanda çalışan psikologların hiç biri yeni bir hareket başlatma hırsında olmamıştır. İlgilendikleri nokta yalnızca psikolojinin yeniden tanımlanmasıydı. George Miller ve Ulrich Neisser bugün bilişsel psikolojinin dönümnoktası sayılabilecek kişilerdir.
George Neisser
Kariyerine, daha önce psikoloji dersi almadığı halde, psikolojiye giriş dersleri vererek başlamıştır. Daha sonra psikoakustiklaboratuvarında sözel iletişimdeki problemler ve psikolinguistiküzerinde çalışmıştır. 1951 yılında Dil ve İletişimisimli çalışmasını yayımlamıştır.
Başlarda davranışçılığı psikolojideki temel düşünce ekolü olarak kabul eden Miller; istatistiksel öğrenme teorisini, bilgi teorisini, zihnin bilgisayar temelli modellerini derinlemesine araştırdıktan sonra, davranışçılığın aslında onun zannettiği gibi işliyor olmadığı sonucuna ulaştı. İnsan zihninin işleyişi ile bilgisayarların çalışma tarzı arasındaki benzerliklerden oldukça etkilendi. İlgisi daha bilişsel yönelimleri olan bir psikoloji anlayışına doğru yöneldi.
Miller 1956 yılında “Sihirli Rakam Yedi, Artı veya Eksi İki: Veriyi İşlemede Kapasitemizin Sınırları” başlıklı bir makale yayımlamıştır. Bu çalışmada Miller herhangi bir durumda kısa süreli belleğimizde işleyebileceğimiz veri miktarından bahsetmektedir.Miller’ın bu bulgusunun etkisi, davranışçılığın psikoloji düşüncesinde hala hâkim olduğu bir zaman da bu bulgunun bilinçle veya bilişle ilgili olmasıdır. Ayrıca Miller’ın “veriişleme” terimini kullanması, bilgisayar merkezli bir insan düşüncesi modeline dair etkilerin ilk sinyallerini vermektedir.
BİLİŞSEL ARAŞTIRMA MERKEZİ
Miller meslektaşı Jerome Bruner ile birlikte, 1960 yılında insan zihnini araştırmak amacıyla Bilişsel Çalışmalar Merkezi adını verdilkleri Harvard’da bir araştırma merkezi kurdu.
Burada; dil, hafıza, kavram oluşturma, düşünme ve gelişimsel psikoloji gibi pek çok konu üzerinde araştırmalar yapılıyordu. Bilişsel psikolojinin devrimsel niteliklerine rağmen Miller bu hareketin gerçek bir devrim olduğuna inanamamıştı. Ona göre bilişsel psikoloji devrimsel olmaktan çok evrimsel birözellik taşıyordu.
George Miller’dan etkilenerek psikolojiye yönelmiştir. Bilişsel yaklaşıma giderek daha fazla ilgi duymaya başlayıp davranışçılıktan uzak duran Neisser’ın ilkakademik görevini Brandeis Üniversitesine Abraham Maslow’un gözetimi altında bulmuş olması onun için bir fırsat olmuştu.
Çünkü Maslow da o dönem de davranışçılıktan uzak durarak kendi hümanistik yaklaşımını geliştirmekteydi. Neisser 1967 yılında alanı kuran ve adını veren Bilişsel Psikoloji isimli kitabını yayımladı. Kitapla birlikte bilişsel psikoloji gittikçe popülerleşmeye başlamıştı. Ancak Neisser bilişsel meselelerin araştırılmasının tüm psikoloji alanının ayırıcı özelliği olamayacağı, yalnızca onun parçalarından biri olacağı üzerinde durdu.
Neisser bilişsel terimini duyusal verilerin;
*Dönüştürüldüğü
*İndirgendiği
*Detaylandırıldığı ✒ süreçler açısından
*Saklandığı tanımlanmıştı
*Hatırlandığı
*Kullanıldığı
-Bilişsel psikologların amacı, insanların hafızalarında depoladıkları ve kendilerinin cümleler kurup anlamasını, belirli deneyimlerde bulunmasını, hafızasına hükmetmesini ve yeni problemleri çözmesini sağlayan program kütüphanesini keşfetmekti.-
Bilişsel Bilinçdışı
Bilinçli zihinsel süreçler çalışması, bilinçdışı bilişsel faaliyetleri konusuna ilişkin yeniden bir ilginin oluşmasına sebep oldu. Ancak bu bilinçdışı Freud'un bahsettiği, sadece uzun bir psikanaliz döneminin yardımıyla bilince getirilebilen bastırılmış arzu ve anıların dışarı taştığı bir bilinçdışı zihni değildi. Bu yeni bilinçdışı kavrayışı duygusal olmaktan çok rasyoneldir ve insan bilişinin bir uyarıcıya tepki verme etkinliğindeki ilk aşamasında yer alır.
Bazı psikologlar bilinçli olmayan terimini kullanmıştır. Bilinçli-olmayan zihin kavramı bilişsel psikolojide çok önemli bir yere gelmiştir, çünkü genel olarak araştırmacılar zihinsel süreçlerimizin çoğunun bu bilinç seviyesinde yer aldığı konusunda hemfikirdir.
Hayvanlarda Biliş
Bilişsel devrim sadece insanlarda değil, hayvanlarda da bilinç olduğu düşüncesini yeniden canlandırmıştır.Romanesve Morgan tarafından 1880-90'larda bildirilen hayvanların zihinsel yaşantılarının gözlemlenmesinden ve 1950-60'lardaki Skinnerdavranışçılarının mekanik uyarıcı-tepki koşullanması araştırmalarının bilişsel psikologlarca yenilenen bilince;1970'lerin başlarında hayvan psikologları insanlarda olduğuna inanılan bilgisayar benzeri bir bilgi işleme sistemi, artık hayvanlarda araştırılıyordu.
İlk araştırmalarda renkli ışıklar, ses tonları ve tıkırtılar daha sonra tanıdık nesnelerin renkli fotoğrafları gibi daha karmaşık ve gerçekçi uyarıcılar kullanılmıştır. Mevcut araştırmalar hayvan hafızasının karmaşık ve esnek olduğunu ve en azından bazı bilişsel süreçlerin tıpkı insanlardaki gibi çalıştığını göstermiştir. Hayvanlarda biliş medyada tartışılacak kadar popüler olmuştur. Dergilerde konuyla ilgili oldukça uzun makaleler yayımlanmıştır. Davranışçı psikologlar insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da bilinç kavramının varlığını reddettiler.
Bilişsel Psikolojiye Dair Eleştiriler;
- Üzerinde hemfikir oldukları, hatta önemli saydıkları çok az kavram, terminoloji var
- Tanımlar konusunda göze çarpan bir karmaşa mevcut
- Biliş ve kavrayış üzerine yapılan yayınlar giderek artmasına rağmen motivasyon ve heyecanlarla ilgilenen mesleki literatür son yıllarda azalmıştır.
- Yani pratik psikolojiden uzaklaşılmıştır.
- Bilişsel psikoloji dergilerinden yapılan alıntı miktarı, psikanaliz ve davranışçılıkla karşılaştırıldığında en fazla sayıda olanıydı -bu durum olumlu eğilimin bir kanıtıydı.
Kaynakça
Kramer, G.P.,Bernstein, D.A., Phares, V. (2014). Klinik Psikolojiye Giriş. (İ. Dağ, Çev. Ed.), Ankara MentisYayıncılık
Schultz, D.P.,Schultz, S,E.,(2020). Modern Psikoloji Tarihi,KaknüsYayıncılık; İstanbul