JONAH SENDROMU VE KENDİNİ SABOTE ETME
Jonah sendromu ismini; Abraham Maslow, İncil'de ki Hz.Yunus kıssasına dayandırarak vermiştir. Efsaneye göre Hz. Yunus Tanrı tarafından Nineveh şehrine gidip, orada ki insanlara Tanrının kendilerinden memnun olmadığını, yollarını değiştirmezlerse helak olacaklarını bildirmesi istenir. Fakat Hz. Yunus verilen bu görevden kaçmak ister ve Tarshis şehrine doğru yola çıkar. Tarshis'e doğru giden gemiye Tanrı kuvvetli bir fırtına gönderir. Gemide ki adamlar onu sorguladıklarında, fırtınaya onun sebep olduğunu öğrenince, Hz Yunus'u denize atarak fırtınayı dindirirler. Sonra Hz. Yunus' u balık yutar ve hikaye böyle devam eder. Buradan çıkarmamız gereken sonuç, Hz. Yunus'un kendine inanmayıp, bu görevi yapamayacağını düşündüğü için korkup kaçmasıdır.
Maslow' a göre pek çoğumuzun başarı korkusu vardır. Yani başarının kendisinden korkuyoruz. Kişi kendi kabiliyetlerine, içinde ki büyüklüğe inanmayarak kaderinden kaçmaya çalışır. Birey bunu kabullenemez ve bastırır. Daha sonra bu derin bir mutsuzluğa dönüşür.

HAYAL EDEBİLİYOR OLMAK
Şimdi sizden sadece bir anlığına da olsa geleceğe dair bir hayal kurmanızı isteyeceğim. Devlet başkanı, en üst ligde bir futbolcu, başarılı bir akademisyen, sevilen bir aile babası, takdir gören bir anne, bir pilot, bir mühendis, bir gezgin, bir kampçı, bir dansçı, bir yazar... Hayal edebiliyor musunuz? Yoksa gelecek size ağır mı geliyor? En azından seçenekler dahilinde en iyisini isteyebilirsiniz. Şimdi bu hayaller kısmında; okurken, düşünürken içiniz daraldıysa, kendinizi gergin veya suçlu hissettiyseniz, yani en azından iyi hissedemiyorsanız Jonah kompleksine sahip olabilirsiniz.
Burada ayırdına varmamız gereken noktalardan biri, bunda tamamıyla sizin suçunuzun olmadığıdır. Hepimize küçükken bize sunulan seçenekler dahilinde ilerlememiz söylendi. Bazılarımıza seçenek bile sunulmadı. Bazıları seçeneği olmadığı için yöneldi, ve herkes bazı gerçekleri doğru sandı. Evet bir yerde evinize "ekmek" götürmeniz gerekiyor. Faturaların ödenmesi, kiranın yatırılması gerekiyor. Ülke şartları diye ağır bir ekonomik bedel altında ezilebiliyorsunuz. Ancak bunların etki edemedikleri tek bir alan var, o da sizin hayalleriniz. Ve ona da siz engeller koyuyorsunuz.
Herhangi görev ya da hayale dair yükleme biçimlerimiz şöyledir. İçsel olarak sizde olan yeteneğiniz, değiştirebilecekleriniz ise çabanızdır. Dışsal olarak değiştiremeyecekleriniz görevin (hayalin) zorluğu, bunu değiştirebilen durum ise şansdır. Ki zaten gerçekten kim şanslı ki bu hayatta.
Şimdi tekrar dönelim mi o hayale, geleceğe dair beklentiye? Bu sefer kibrinizi ya da yalnız kalacağınız korkusundan sıyrılın. Sadece hedefinizi değil; bütün yolu, nasıl başlayıp ilerleyebileceğinizi, tüm süreci düşünün ve hedefinize ulaştığınız anı normalleştirmeye çalışın. Ona gerçeklik payı verin. Yapılabilir olduğunu, en azından denenebilir olacağını görmeye çalışın. Maalesef denemekten başka çaremiz yok. Çünkü hayat iki türlü de geçiyor. Ve siz bunları okurken kendinizi kötü hissediyorsanız, değiştirmeniz gereken bir şeyler var demektir.