BAHANE DE NEYMİŞ: JONAH SENDROMU

Burak Bayık
 "Ya ben aslında"yla cümleye başlayıp devamını "ama olmadı işte"yle mi bitiriyorsunuz? Gerçekten bir şeyleri değiştirmeyi bile düşünmeyi bıraktınız mı? "Bahane değil bu, gerçekler"den kopamıyor musunuz? Hiç kendinizi sabote ediyor olabileceğiniz aklınıza geldi mi? Gelin sizlerle bahaneden biraz daha büyük bir yanılgıya; Jonah sendromu neymiş ona bakalım.

BAHANE DE NEYMİŞ: JONAH SENDROMU

JONAH SENDROMU VE KENDİNİ SABOTE ETME

Jonah sendromu ismini; Abraham Maslow, İncil'de ki Hz.Yunus kıssasına dayandırarak vermiştir. Efsaneye göre Hz. Yunus Tanrı tarafından Nineveh şehrine gidip, orada ki insanlara Tanrının kendilerinden memnun olmadığını, yollarını değiştirmezlerse helak olacaklarını bildirmesi istenir. Fakat  Hz. Yunus verilen bu görevden kaçmak ister ve Tarshis şehrine doğru yola çıkar. Tarshis'e doğru giden gemiye Tanrı kuvvetli bir fırtına gönderir. Gemide ki adamlar onu sorguladıklarında, fırtınaya onun sebep olduğunu öğrenince, Hz Yunus'u denize atarak fırtınayı dindirirler. Sonra Hz. Yunus' u balık yutar ve hikaye böyle devam eder. Buradan çıkarmamız gereken sonuç, Hz. Yunus'un kendine inanmayıp, bu görevi yapamayacağını düşündüğü için korkup kaçmasıdır. 


Maslow' a göre pek çoğumuzun başarı korkusu vardır. Yani başarının kendisinden korkuyoruz. Kişi kendi kabiliyetlerine, içinde ki büyüklüğe inanmayarak kaderinden kaçmaya çalışır. Birey bunu kabullenemez ve bastırır. Daha sonra bu derin bir mutsuzluğa dönüşür. 


BAHANE DE NEYMİŞ: JONAH SENDROMUBu sendromun başlıca nedenleri; sıradışı bir hayatın başkaları tarafından reddedilebileceği, bulunduğu toplum tarafından tiye alınma korkusu, umutsuzluk perdesiyle bir şeylerin değişmeyeceğine inanmak, alışkanlıklardan kopamamak ve yeni büyük bir alışkanlık zinciri altında ezilme kaygısı, yalnız kalma korkusu, çok iyi yapamayacaksam hiç yapmayayım düşüncesi. Bunların yanında bulunduğu toplumun zihniyet yapısı; şükretme veya daha azıyla tamah etme kompleksi, gerçeklerle fazla yoğrulmak, "hayal satma" prangasının daha kabul edilebilir olduğu. Öyle değil mi, gerçekler bize hep esaslı gelmiştir ve hayal kelimesi de hep tiye alınmıştır.Bu durum Maslow'a göre kişinin hayattaki hayal ve hedeflerinin mevcut yaşam koşullarıyla uyuşmamasıdır. Hayal kelimesi yerine geleceğe dair beklenti demeyi de tercih edebiliriz. Yanlış olan burada bireyin kötü sonuç almaktansa aynı kalmayı tercih ederek bunu komplekse dönüştürebilmesidir.

HAYAL EDEBİLİYOR OLMAK

Şimdi sizden sadece bir anlığına da olsa geleceğe dair bir hayal kurmanızı isteyeceğim. Devlet başkanı, en üst ligde bir futbolcu, başarılı bir akademisyen, sevilen bir aile babası, takdir gören bir anne, bir pilot, bir mühendis, bir gezgin, bir kampçı, bir dansçı, bir yazar... Hayal edebiliyor musunuz? Yoksa gelecek size ağır mı geliyor? En azından seçenekler dahilinde en iyisini isteyebilirsiniz. Şimdi bu hayaller kısmında; okurken, düşünürken içiniz daraldıysa, kendinizi gergin veya suçlu hissettiyseniz, yani en azından iyi hissedemiyorsanız Jonah kompleksine sahip olabilirsiniz. 


Burada ayırdına varmamız gereken noktalardan biri, bunda tamamıyla sizin suçunuzun olmadığıdır. Hepimize küçükken bize sunulan seçenekler dahilinde ilerlememiz söylendi. Bazılarımıza seçenek bile sunulmadı. Bazıları seçeneği olmadığı için yöneldi,  ve herkes bazı gerçekleri doğru sandı. Evet bir yerde evinize "ekmek" götürmeniz gerekiyor. Faturaların ödenmesi, kiranın yatırılması gerekiyor. Ülke şartları diye ağır bir ekonomik bedel altında ezilebiliyorsunuz. Ancak bunların etki edemedikleri tek bir alan var, o da sizin hayalleriniz. Ve ona da siz engeller koyuyorsunuz.

  

Herhangi görev ya da hayale dair yükleme biçimlerimiz şöyledir. İçsel olarak sizde olan yeteneğiniz, değiştirebilecekleriniz ise çabanızdır. Dışsal olarak değiştiremeyecekleriniz görevin (hayalin) zorluğu, bunu değiştirebilen durum ise şansdır. Ki zaten gerçekten kim şanslı ki bu hayatta. 

BAHANE DE NEYMİŞ: JONAH SENDROMU

Şimdi tekrar dönelim mi o hayale, geleceğe dair beklentiye? Bu sefer kibrinizi ya da yalnız kalacağınız korkusundan sıyrılın. Sadece hedefinizi değil;  bütün yolu, nasıl başlayıp ilerleyebileceğinizi, tüm süreci düşünün ve hedefinize ulaştığınız anı normalleştirmeye çalışın. Ona gerçeklik payı verin. Yapılabilir olduğunu, en azından denenebilir olacağını görmeye çalışın. Maalesef denemekten başka çaremiz yok. Çünkü hayat iki türlü de geçiyor. Ve siz bunları okurken kendinizi kötü hissediyorsanız, değiştirmeniz gereken bir şeyler var demektir.

Etiketler

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)