Beyin, beyin, beyin diye diye; anlatıla anlatıla bitirilemeyen beyin ve artık bildiğimiz sırları üzerine bir araştırma yazısı.
BEYNİN BİLİNEN SIRLARI
BEYNİN NASIL İŞLEDİĞİNE DAİR BİR TEORİ
Beyninizin hiç meclis olacağını ve meclis başkanının siz olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Sinir hücrelerimizin biyolojisine bakacak olursak, temel bilgi işleyen hücrelere nöronlar denir. Nöronlar! Ah o küçük yaramaz hücreler. Sürekli hareket eder, birleşir; sinapslara bağlanır ve sinapslarda diğer bilgi işleyen nöronlara ya da çeşitli kimyasal salınımlarına etki ederler. Bu etkileşim beynimizde bir ihtimaller dizisini oluşturur. Gece iki de buzdolabı kapağında su içip yatağa dönmenizle, acıktığınızı düşündüren fırıldak nöronların atıştırmalık seçeneklerini beyne sunması arasındaki git-gellerde bir süre beklersiniz. Beyin seçenekler sunmuştur ve her bir karar için nöronlar arasında bir çeşit oylama olur. Evet demokratik bir zihne sahibiz. Ne mutlu. En sonunda bir karara varırız - nöron dağlmı hangisi yönüınde daha fazla ise- Tabi bu karar aşamasında daha önceden oluşmuş, gizli örüntülerde etki eder. Yani daha önce deneyimlediğimiz bir olay ya da durum hakkında küçük de olsa kanaata vardığımız veya tutuma sahip olduğumuz bir durumla karşılaştığımız da bu örüntüler çıkarak tercihimizi etkilemektedir. Burada anlamamız gereken: "beyinsel yapı olarak; çeşitli parçalar, bölümler ve alt sistemlerden oluşmuş bütünsel birer parlamentodan ibaret oluşumuzdur."(Eagleman,2011,110)
BEYİN VE SİZ
Şimdi beynimizle kendimiz arasındaki farkı açma zamanı. 1980'ler de Californiya Üniversitesinde Fizyoloji bölümünde araştırmacı olan Benjamin Libet bir deney yapmaya karar verir. Deneklerden tek istediği, istedikleri anda ellerini havaya kaldırmalarıdır. Unutmayın denekler tamamiyle rastgele bir zamanlamayla bunu yapacaklardır. Libet ise sinir aktivitesini ölçen cihazlara bağlı deneklerin beyinlerindeki fiziksel hareketlerin düzenlendiği, kontrol edildiği birincil motor alan önündeki premator alanı gözleyecekti. Tüm deneklerden ellerini kaldırmaya tam karar verdikleri anı not etmeleri istendi. Libet deney sonucunda deneklerin tam karar verdikleri an ile bu beyin bölgesindeki hareketlenmelerin başladığı an arasında yarım milisaniyelik bir fark gözlemledi. Şimdi yeni bir soru daha sorma zamanı; biz mi beynimizi beynimiz mi bizi yönlendiriyor? Nerde demokrasi? Hani kararı biz veriyorduk.
Temel düzeyde otomatik tepki ve karar mekanizmalarına sahip olduğumuzu unutmamalıyız. Sisteme kazınmış devrelerimiz var. En basitinden hayatta kalmaya dair köklü bir örüntüye sahibiz.Beynimiz bizi hayatta tutmaya dair çok güçlü örüntülere sahip. O yüzden radyoyla oynarken bariyerlere girmeme ihtimalini beyin düşünür, siz güzel bir müzik bulmaya bakın. Bunun devamında beynimizin karar anlarındaki örüntüleri oluşturması hayatınızın içi ve öncesi belirliyor. Mezolimbik dopamin sistemi olarak bilinen nöral devre; olumlu sonuçları onlara kaynak olan davranışlara bağlayarak dünyayla kurduğumuz ilişkide davranışlarımıza en uygun biçimi vermeyi öğrenir. Buradan hareketle bir sonuç çıkararak, "kim olduğumuz nörobiyolojimiz üzerindeki etkiye bağlıdır."(Eagleman,2011,165) diyebiliriz.
Bu deneyde gözlemlenen premator beyin bölgesi alanı; Parkinson ve Tourette sendromu gibi hastalıkların neden olduğu titremelerden muzdarip kişilerde aktif değildir. Örneğin Tourette sendromlu bir hasta; çocukluk döneminde başlayan istemdışı gerçekleşen, devamlı tekrarlanan ani hareketler veya seslerden meydana gelen tiklere sahiptir ve kesinlikle yönetemez. Bunların yanında duyguların yaşandığı beyin bölgesi olan amigdala bölgesi hasar görmüş bazı bireyler şiddet içerikli bazı davranışlarda bulunmalarında; duygusal duyarsızlık veya gereksiz ve aşırı tepki gibi kontrolünde olmayan davranışlarda bulunmaları, fazlaca korku ve stres yüklenmeleriyle gerçekleşebilir. "Beynin küçük parçalarına gelen hasarlar bile şaşılası derecede özel bazı becerilerin kaybıyla sonuçlanabiliyor." (Eagleman,2011,148)
Ünlü nörolog David Eagleman, Incognito kitabında beynimizin bir radyo gibi oradan buradan gelen sinyalleri toplayan birer alıcı olduğunu söyler.(Eagleman,2011,207) Beynimiz sürekli girdiye maruz kalıyor veya maruz bırakıyoruz ve bu ilerleyen zamanlarda çıktı olarak karşımıza çıktığında elimizde ki bizim ürünümüz oluyor. Kabul etsek de, etmesek de.