Klasik bilim kurgu komplolarına maruz kaldığımız, yokoluşa götüren bir yapay zeka ve müsveddelerine dair bir çok şey izlemişizdir. Ya insanlığa ve teknolojisine yeni bir boyut kazandıracak ya da yıkım getirecek bu oluşumun bilinç kazanabileceğine dair ihtimalleri barındıran bir sistematik zeka ya da makine bilincine ilişkin bir sistem nasıl olurdu, gelin sizlerle buna bakalım.
YAPAY ZEKADA ÖZBİLİNÇ PROBLEMİ
Zeka; insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, öğrenme, soyutlama yargılama ve sonuç çıkarımında bulunma
yeteneklerinin tümüdür. Yapay zeka ise insana ihtiyaç duyulan işlerin yapımını
üstlenmesini beklediği teknolojidir. Bunlar bilgisayarların donanımında ki
MİB(hesaplama veya bilgi işleme içeren yapı) tarafından gerçekleştirilir. Bu
işleme saniyede bir milyonun üzerinde dönüştürme demektir. Uygun bir biçimde
programlanmış bir bilgisayarın, insan sinir sistemindeki bilgi işleme sistemini
taklit edebileceğini düşünmek çok olasıdır.
Yapay bir zekadan beklenilen zeki
davranışların yanında makinenin öğrenmesini sağlamak da hedefdir. Bu öğrenme
iki şekilde gerçekleşebilir. Birincisi; denetimli, yani verilerle birlikte
talimatları uygulayan sistemin işi
başarıyla gerçekleştirmesidir. İkincisi ise denetimsiz öğrenmedir. Bu sistemde
sadece veriler -ama çok büyük veriler- girilir (örneğin BİG DATA). Yapay zeka bu
verileri işler, sınıflandırma ve etiketleme yaparak kullanılabilir çıktılar ya da
önermeler haline getirir.Yapay zekadan, zekanın belirli bir yönünü seçip taklit etmesi
istenmektedir. Yapay zeka ile insanların hesaplama süreçlerinde belirli
fiziksel malzemeler dışında hiçbir fark kalmayacağı iddia edilse de yapay zeka, zekanın sadece bir bölümünün bir adımını çok hızlı işlemektedir. Bu da kedileri
tanıyamayan bir farenin öğle yemeği olmaya mahkum olacağı anlamındadır.
Bunların yanında olası ihtimallerin tahmini ve milyonlarca işlemle beraber
hedefi gerçekleştirmek için bir davranışlar dizisini kendi başına kurar ve
uygular.Pratikte yapay zeka deneme yanılmayla öğrenmesini pekiştiriyor ve doğru yolu buluyor. Yani
bilgisayarlar öğrenmeyi öğrenmiş oluyor.

Görme,işitme, duyma vs. gibi duyusal yapıların
yanında bu zekanın semantik sorunu da doğar. Bizim kavrayış şeklimiz ile bu
yapay zekanın sistemetiği arasında farklar mevcuttur.
(Ör; yapay zekaya sahip
diyalog kuran bilgisayar Eliza için:.. babanın,kardeşin ya da mutsuzluğun ne
olduğuna dair hiçbir kavrayışa sahip değildi). İşte burada insan da evrimsel sürecin 3 milyar
yılda başardığı “şeye”; kimyasal, biyolojik, nörofizyolojik dönüşümün sonucu
oluşan bilince dair birtakım problemler meydana gelmektedir;
Özbilinç sorunu.
Detaylı programlarla bir bilgisayara dış dünyaya dair farkındalık
kazandırılabilir. Bunun taklit veya kazanım olacağı konusunda ayrım vardır.
Yani bizim bile net olarak tanımlayamadığımız öz algılama, kendilik olma
durumunu, yapay zeka kazanabilir mi, bu ne kadar taklit olur bunu tam olarak
bilemiyoruz. İlk olarak ayna testine başvurmamızda yarar var. Ayna testi ilk
defa aynaya bakacak canlının vücuduna yapılan boyayı gördüğünde onun kendinin bir parçası olup
olmadığını sorgulaması testidir. Bir çok bebek ve hayvanın(örneğin: şempaze,
yunus) boyayı silmesiyle sonuçlanan testin uygulandığı bir robotta; o
da dış yüzeyine ait olmayan bir şeyler
olduğunu fark etmiştir.

Tamam özfarkındalığın ilk aşamasında, yani uzuvlarının
konumu ve durumunu algılayabiliyor olsun. Bir deneyim yaşayabilme yetisi olabilir
mi; acıya dair herşeyi bilen bir yapay zeka onu anlayabilir mi? Diyelim ki
bütün kültürleri incelemiş, her türlü durum karşısında verilen ortalama tepki
algoritması oluşturmuş, nöronlar ve etkileşimleri tamamen simüle edilmiş olsun,
bu yine de öznel bir deneyim yaşayabileceğini gösteremez. Buna “izah problemi
denir”. Ancak bilim adamları onların bir çeşit kendine özgü makine bilinci
kazanacağını ve yapay zeka ilerledikçe ortaya çıkacak bir şey olduğunu iddia
etmektedirler. Makineler kendi hedeflerinin farkında olup, onları uygulamaya
başladıkları zaman bilinçlenmeye başlayacaklardır. Her ne kadar öznellik
problemi kafalarımızda soru işareti gibi kalacak olsa da onların da formel düzeyde neyi yapıp ne yapmayacağına dair karar mekanizmaları, kendi iç yapılarını
oluşturacak ve bu değerlendirme süreci bilinç olarak tanımlanabilecek düzeye
gelmesi beklenmektedir.
KAYNAKÇA
- CHURCHLAND,P.M (2012), MADDE VE BiLiNÇ.(Birinci Baskı).İstabul: Alfa Yayınları