TÜRK'ÜN GÖÇEBE RUHU-2 (Devlet Baba ve Toplumun Karakteri)

Burak Bayık

Devlet baba, 7 cihana hükmeden bir hükümdar ve toplum, İslamlaşmadan-batılılaşmaya; birde bu son model İphone kuyrukalarının nedeninine dair, biz Türklerin neden böyle olduğumuzu, göçebelik zamanlarından izler taşıdığımızı söyleyen Erol Göka, Türkün Göçebe Ruhu'nda bunu temllendirmeye çalışıyor, gelin sizlerle Türk toplumunun genel karakterine dair hangi ipuçlarına ulaşacağız ona bakalım. 

TÜRK'ÜN GÖÇEBE RUHU-2  (Devlet Baba ve Toplumun Karakteri)

GÖÇE KARŞI SAVUNMA DÜZENEKLERİMİZ; BİR TOPLUMUN KARAKTERİ

Göçebe yaşam tarzı; kendine özgü bir zihniyet yapısına, davranış şekillerine ve çıkan sıkıntılarla baş etme savunma düzeneklerine sahiptir. Erol Göka bugün bile karşılaştığımız problemlerle, göçebelik zamanlarından kalma düşünce yapımızın olaylara müdahale etme yolunda onlara başvurma eğiliminde olduğumuzu söylüyor. Bu savunma düzenekleri şöyledir;

Dünyayı mesken tutup vatanı kutsallaştırma; 

Göçebenin dünyasında duvarlar yoktur. Kendisini evrenin merkezinde hisseder. Evet belki kalıcı bir yurdu yoktur, ancak dünya serilmiştir önlerine. Artık yüce gök ile yağız yer arasındadır. Varoluşu mekana bağlı değildir, sürekli hareket eder görür. Evet belki ileriyi çok kestiremez ancak bugünü çok iyi yaşar. 

İleriyi çok bilemez göçebe insanı. Bu yüzden onda bu belirsizlik endişeye mahal vermiştir. Varlığını mekanda gerçekleştiremediğinden, mekana karşı bir iğreti duyar. Göçebenin yaşamında görülen bir çok çelişkili durumda mekanla iğreti ilişkisi görülür. Mekanı elinde bulundururken bir yandan da onu aşmaya çalışır. Bir rastgelelik esinlenir onun hayatına. Zaten "göç yolda düzülür". Ona bir plansızlık hakimdir, çünkü plana arkasını yaslayamaz. Bu belirsizlik endişesinin ürünü olarak bozkır kültürüne geçişte insanda kesinlilik, düzenlilik aramaya itmiştir. Göçebe mekana bağlı olmadığı için kendini sözlü kültürde var etmeyi başarmıştır. Türk için göçebelik zamanında sabit olan dil, değişken olan ise mekandır. Kalıp ifadelere, vecizlere, sözün görkemine; söz sanatlarıyla mekandan kopuk olmasını aşmaya çalışmıştır. Değişen mekana bağlı olarak yönelme, gidiş, hareket gibi kavramlar hayatımızda önemli yer tutar.(Göka,2019,169) "Gözümüz hep yollardadır"

TÜRK'ÜN GÖÇEBE RUHU-2  (Devlet Baba ve Toplumun Karakteri)
Göçebe toplum ruhunun en belirgin yansıması, devinim yapan değişken bir toplum olmasıdır. Değişkenlik ana merkezindedir, çünkü buna alışkındır ve sabit kalıcak olmak ruhunu daraltır. Bu nedenle kendimize uygun kent yaşamı üzerine fazla düşünmedik. Çarpık kentleşme ve bir türlü bitmek bilmeyen inşaat, şantiye alanları gözümüzün önündedir. Hep bir değişkenliği arzular, zihnimiz bize "daha da öteye bak" diye fısıldar. Bir Türk için en anahtar motto "kıpırdasın yeter" olsa, yeridir.

Türklerin töreye düşkünlüklerinde inanılmaz devlet organize etme yeteneklerinde; zorlu ve değişken doğa koşullarında, dört tarafı  çevrildikleri düşmanlara karşı savunmacılık yeteneklerini geliştirmesinde ve yaşamı güvence altına alma isteğinin temel motivasyonu; belirsizlik endişesinden kurtulma arzusu olsa gerek.(Göka,2019,171) Öyle ki bugün bile "devlet kapısı", "devlete kapak at yeter" gibi toplumsal dikte ve söylemlerin altında bu belirsizlik endişesi yatıyordur. 

Türk bulunduğu coğrafyayı kutsallaştırır,inanılmaz vatan sevgileri vardır; çünkü onu her zaman aynı sabitlikte bulamayacağının farkındadır, elindekinin kıymetini bilir ve bu kutsallıktan müthiş bir vatan bağlılığı türetir. Bir yandan da bulunduğu coğrafyayı aşma gayesindedir, çünkü "gök tanrı önlerine tüm yeryüzünü sermiştir."( Göka,2019,172)

Ebediyen yaşayacak yüce devlet;

Bir Türk... yeryüzünün hükümdarı; kurulan eşsiz, görkemli ve ebedi imparatorluklar. Türklerin devlet kurma becerilerinin yüksekliği konusunda tarihçiler genel fikir birliğine sahiptir. (İki yahudi bir araya gelirse şirket, iki Türk bir araya gelirse devlet kurar. -Çin atasözü) Türklerin devlet kurma becerilerinin altında, yalnızca bozkır örgütlenmesi yatmamaktadır. Soy-boy tarzı örgütlenmenin, aile akrabalık ilişkilerine önem vererek itaat kültürünün başarısı yüksektir, kolay devlet kurma becerisinde. "Türklerin devletçiliğe ve muhafazakarlığa yöneliminin altında göçebeliğin mekanla iğreti ilişkisine karşı sabitleştirici bir savunma düzeneği" üzerinde duruyor, Göka.(Göka,2019,174) Mesela gelenekçilik gibi.

TÜRK'ÜN GÖÇEBE RUHU-2  (Devlet Baba ve Toplumun Karakteri)

Göçebe yaşam tarzı çok zordur. Otlakların bitme tehlikesi, olası düşman saldırısı; ipek, gümüş, bilumum gibi iyi şeyler hep düşmandadır. Var kalmak için onlarla hem savaşmalı, hem de ticaret yapmak zorundasınız.İki seçeneği vardır; ya onurlu yoksulluk, ya da diğer uygarlıklar içinde erime. Göçebe eninde sonunda uygarlığa yenik düşer. Lakin savaşçı özellikleri sayesinde komşu uygarlıklara karşı galip gelmiş, önemli noktalarda onların uygarlık ürünlerini ödünç almıştır. 

Muhafazakar çizginin nasıl korunduğunda ise; belirgin örneklerini Osmanlı'da görürüz. Osmanlı karşılaştığı siyasal sorunları aşmak için kurumlarını muhafazakarlaştırma yoluna gitmiştir. Ebedi devlet anlayışı için, gözünü ileriye kulağını ise geçmişine veren Osmanlı; gelenekçilik ve kadim olana bağlılık onlar için Osmanlı'nın o zaman kadar  en harikulade düzene sahip oldukları fikrini desteklemiştir. Bu kadim olana bağlı kalma fikri; 19. yy batı kapitalizmi karşısında Osmanlı'yı tereddüte düşürmüş, gelenekçilik ve yenilikçilik arasında bırakmıştır. "Dış dünyanın değişen koşullarının baskısını hissediyor, göçebenin iğretiliğinden kurtulma yolu olarak tutunduğu sabit dal olan 'devlete' bir şey olacak kaygısıyla hızlı hareket edemiyorlardı."(Göka,2019,176) Devlet, Türkler için yalnızca bir siyasal kurumdan ibaret değildir. "Toplumsal psikolojilerinde çok güçü karşılıkları olan bir kavramdır."(Göka,2019,176) (Devlet baba, devlete kapılanmak, her şeyi devletten beklemek).  Özellikle adam kayırma, liyakatsizlik ve göze girme girişimlerinde ilerlemek isteyen kişiler, bu büyük ve her şeye muktedir olan devlet karşısında gayri iktisadi mecralara yönelmek zorundaydı. Bu her şeyi devletten bekleyen devlet anlayışımızda itaate dayalı, "ağa" figürü altında potlaç kültürümüzde de yatmaktadır. 

Ya tahhammül ya sefer!

Barınmakta zorlandığımız ve koşulları değiştirmek hakkında düşüncemizde yer eden; "ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli", atasözünün; zihinlerimizde yankısı, hiç şüphesiz atalarımızın zorlu doğa şartlarından bıkmış bir şekilde yurdunu değiştime haykırışları olsa gerek. Göçebe hemen isyan etmez,bir yerde sıkışıp kalmaz, sabrederek direnir. Çünkü değiştireceği şeyler kolay ve hemen aşılabilir  değildir. Ancak isyan ettiğinde bunu değiştirecek gücü de her zaman kendinde bulur. Ümitsizlik yoktur onun kitabında, sabretmesini de haykırmasını da bilir.  

En iyiyi, en yeniyi, en mükemmeli izle!

Türkler var kalabilmek için yönetimde kalması gerektiğini anlamıştı. Çok köklü Çin uygarlığı, Hint ve İranlılarla komşu olan savaşçı-yarı göçebe toplum için bu şarttı. Her zaman bir yönetme ideali taşıyan Türkler; savaşçılık dışında, kültür politikalarına ve yazılı kaynaklara göçebe yaşam tarzı nedeniyle yeterince sahip olamamışlardı. Kurum sistemi ve yazılı kültür dairesinde gelişmek için sabit kalmaya, yerleşik hayatta olmaya ihtiyaç vardı. "O yüzden Türkler uygarlık ürünlerini hep ödünç almak durumundaydılar."(Göka,2019,186)

TÜRK'ÜN GÖÇEBE RUHU-2  (Devlet Baba ve Toplumun Karakteri)

Yüksek yönetme idealiyle, uygarlık ürünlerini ödünç almak; Türklerin psikolojilerindeki en büyük açmazı oluşturduğunu söylüyor, Göka. "Açmazın en olumlu yanı; Türkleri sürekli yeniliğe açık tutmaktı, ancak aynı zamanda bu yöneten-yönetilen yabancılaşmasına neden oluyordu." İslamlaşma döneminde ortaklık, aidiyet duygusu etrafında fazla belirgin olmayan bu hal; batılılaşma döneminde daha belirgin bir hal almıştır.(Göka,2019,188) Batı uygarlığının yükselişe geçtiği  dönemde Türkler daha ılımlı ve uygarlığın ürünlerini değerlendirme fırsatı olarak görürken, diğer  müslüman topluluklar ise daha içe kapanmacı,fanatik tepkiler vermiştir. Modern Türk toplumu bir yandan geleneğe ve İslamiyete bağlı kalırken, diğer yandan modernleşme çabası içindedir. Tabi bunların yanında onlara benzeme çabalarımıza milli benlikten uzaklaşma kaygısı eklenmektedir. Bu "izlemeci" formülasyon bize hep daha iyiyi, en yeniyi izlememiz gerektiğini hatırlatır. (Toplumdaki bu kaılbın bazı davranışsal örnekleri; 'en pahalıyı alma alışkanlığımız,pahalı restoranlara gitmeye çalışmak, yeni çıkan İphone kuyrukları, ilk ve en çok metaverse, coin alan topluluk olmamız vb.')


Bu bölümde Türklerin değişen mekanda, göçe karşı savunma düzeneklerini ve bu zorlu süreçte tutundukları dalın; devlete olan bakış açımızı, izlemeci formülasyonla yeni ve en iyi uygarlık ürünlerini edinme gayemiz olduğunu gördük. Üçüncü bölümde göçebenin ikinci evi olan sözlü kültürümüzden, bugüne yansıyanlardan ve  uygarlık ürünlerini neden ödünç aldığımızı daha detaylı inceleyeceğiz.

                                       KAYNAKÇA

Göka,E (2019),Türkün Göçebe Ruhu.(Birinci Baskı).İstanbul:Kapı Yayınları



Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)