"Türk'e selam ver, yiyeceğini düşünme", Türk misafirperverliği, 40 gün 40 gece düğünler,eğlenceler, ziyafetler... Bizlerin çok cömert, eli bol ve konuksever olduğumuz söylenir. Peki nereden geliyor bu bolluk? Neden diğer toplumlara nazaran daha cömert davranma ve gösterişli törenler yapma eğilimindeyiz, hiç düşündünüz mü? Gelin sizlerle potlaç kültürüne ve toplumumuzda ki yansımalarına bakarak aradaki benzerlikleri görelim.
POTLAÇ KÜLTÜRÜ NEDİR
Potlaç, Kızılderelililerin basit tabirle değiş-tokuş yaptığı törenlerine verilen isimdir. Potlaç töreninde herkes elindeki fazlalık ürünü; giysiyi, yiyeceği, içeceği bir araya getirerek, (kabile büyüklerinin denetiminde) herkese eşit dağıtılırdı. Daha sonrasında herkes yediklerini yer, yiyemediklerini yakıp, yıkarak olayı epikleştirirlerdi. Bu törenlerde kabilenin sıkıntıları atılır, herkesin mutlu olduğu; bol müzikli, danslı bir ortam hakimdir. Amaç eldeki artı ürünün birikimini önlemek, halkın birlğini sağlamak ve farklılıkları en aza indirmektir. Özellikle göçebe toplumlarda yararı görülmüştür. Bu şekilde cömertlik örneğinin sergilendiği bu törenlerde doygunluk sınırı aşılınca, kalan erzakların telef edilmesinin de anlamı; tüketimi sağlayarak üretimi yeniden canlandırmaktır. Alınan hediyeye karşılık daha büyük bir hediye vermeye özen gösterilirdi ve bu zamanla sosyal statü gösterisine dönüşmüştür.(ülkemizin ağa figürlerinde açıkça bunu görebiliriz.) Her konuğun çağırıldığı potlaca karşılık tekrar potlaç düzenleme zorunluluğu vardır. Öyle ki bunun yükümlülüğü altından kalkamayacağını düşünen bazı kabile üyleri; intaharı bu baskı karşısında seçmişlerdir. Zamanla her iki tarafı da büyük bir iflasa götüren potlaç törenleri, 1885'de Kanada dominyonları tarafından yasaklanmıştır.
POTLACIN ÜLKEMİZDEKİ YANSIMALARI
Biz hep toplumumuzu cömert, misfirperver, eli bol biliriz. Özellikle göçebe zamanlarımızda ki potlaç kültürüyle bu özellikleri bir arada görmek taşları yerine oturtuyor. Evlerimizde ki "misafir odaları", kısmi yerleşik hayata geçtikten sonra; köylerde misafir ağırlanan "köy odaları" konuk için her zaman hazır olduğumuzu gösterir. "Türk yemek kültüründe ziyafet vermek, adak aşı vermek, yemekli mevlid okutmak, gösterişli düğün sofraları, yemeğe ve konuşmaya ilk başlayan olmak, yemeğin en güzel yerini alan olmak şeklinde bugünde süren adetler göçebe-potlaç kültürümüzden izler taşımaktadır."(Göka,2019,157) Eski Türkler'de Meclis üyelerine "Toy", toya katılma hakkı olanlara"toygun" denirdi. Bu törenlere katılmamak itaatsizlik ve isyan anlamı taşıyordu. Toy genel olarak ilk av, felaketten kurtulma, doğum gibi sevinç vesilelerinde gerçekleştirilirdi. "Türklerin devamında Anadolu'ya getirdikleri yağmalı Toy geleneğinin toplumsal hayatta çok önemli bir yeri vardı."(Göka,2019,157) Toyların görkemi ve ziyafetin büyüklüğü karşılık verecek kişiyi aciz bıraktığı zamanlar olurdu. Devamında bey; sofrayı ve malları yağmalatırdı.
Türk sözlü kültüründe de anlatılan hikayeler; "Kazan Beğ'in evini yağmalattırması, Bayındır Han'ın tepe gibi et yığdırması, göl gibi kımız sağdırması, bin yerde ipek halı döşetmesi; Salur Kazan'ın yedigün yedi gece yedirip içirmesi" (Göka,2019,157) bariz potlaç örnekleridir. Osmanlı ' da da kazanılan zaferler sonunda padişahın oğullarına sünnetler, düğünler düzenletip; şenliklerde yapılan ziyafetler, "gümüş yağmaları adlarıyla malların bir kısmının yağmalatılması da bu geleneğin devamı niteliğindedir."(Göka,2019,158) Bunların dışında Türklerin hayatlarındaki her değişimi yemekli törenle yapmaları, düğün, sünnet gibi törenlerde ellerindekinin gani gani fazlasıyla yemekler yedirip, şenlikler yaptırma çabaları; misafirlerine karşı "misafir rızkıyla gelir" bilinciyle bolluk içinde uğurlamaları, masadan kalkarken hesabı ödeyen olma ve bir çok cömertlik içeren davranışımız da bunun yansıması olsa gerektir. Dilimizde de bunu yansımasını;"bir fincan kahvenin kırk yıl hatrı olur", "Türk misafirperverliği", "konuk gelse kut gelir", "Türk'e bir selam ver yiyeceğini düşünme" gibi sözlerde görürüz.
İtaat kültüründeki potlaç yansımasını ise; veren tarafa karşı bahşedilen saygının bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz. İtaat; bu tören esnasında kimin bağdaş kuracağından kimin diz çökeceğine, söze ve yemeğe kimin başlayacağına kadar dikkat edilen ritüel titizliğiyle beraber segmenter aile yapısının koşulu olsa gerek.
KAYNAKÇA
- Göka,E (2019),Türkün Göçebe Ruhu.(Birinci Baskı).İstanbul:Kapı Yayınları