Biri size "şunu biliyor musun", "bunu gördün mü" şeklinde internetten gördüğü şeyleri anlatıp duruyor mu? Sürekli gördüğünüz reklemı artık hızlı mı geçiyorsunuz? Amma da kafam ağrıdı diyip 2 saat önce elinize aldığınız telefonu bırakıyor musunuz? Gelin sizleri dijital bilinçaltıyla tanıştırayım. Bazılarının ki çöplük, bazılarının ki tertemiz bir oda gibi olsa da yine de bir şeyleri biriktirdiğimiz ortada.
DİJİTAL BİLİNÇALTI
Dijital bilinçaltı ve bellek; genel hatlarıyla sosyal
ağlar ve internet ortamından maruz kaldığımız şeylerin, tıpkı gündelik hayatta biriktiği
gibi bilinçaltımız da tutulması, birikmesidir. Görselleşen yeni dünya da
beynimizin görsel veriyi daha kolay kodlaması ve işlemesi bu süreci
kolaylaştırmaktadır. Bunun anlamı; gün için de sosyal ağlardan, kendimizi
sürekli dijital olarak maruz bıraktığımız girdiler; politik, dini, sosyal,
fiziksel, ekonomik, fikir veya görüş için tutum ve inanç oluşturmamızı
etkileyebiliyor. Geleneksel medyanın aksine; akışın ve girdinin çok daha fazla
yaşandığı yeni medya, görsel ve kanaat bombardımanına tuttuğu dijital yerli ve
göçebeler için oldukça savunmasız bir ortam. Özellikle arzu ve isteklerin
güdümüne açık olan bilinçaltımız için zamanla biriken uyaranlar; düşünce duygu
ve tercihlerimizi etkileyebilecek hale gelebiliyor.
Dijital ağlar "küresel
kültür" bağlamında toplumsal yönlendirme içerir. Beynimizin çalışma
prensibinin bilinmesi, bizi manipülasyona açık hale getiriyor. Nöro-marketing
insan beyninin zaaflarından beslenen bir pazarlama alanı olarak karşımıza
çıkıyor. İnsan beyninin işlediği verinin %90'ı görsel verilerdir. Bu
platformların içeriğini oluşturan görsel uyarıcıların kullanımı, kişinin
bilincinin pasifize olduğu, bilinçaltının daha aktif olduğu sosyal medya
kullanımında tutum oluşturmak/değiştirmek veya inanç oluşturmak
için son derece uygun bir alan sunuyor. Psiko-algoritma ile bireyler hesaplanabilir
nesneler haline geliyor. Sürekli maruz kalma etkisi; bireyin sürekli karşısına
çıktığı "şeye" karşı tutumunun olumlu yönde eğilim göstermesi
bakımından kişisel tercih süreçlerini etkilediği görülüyor.
Zihnimiz, özellikle dijital yerliler olarak; sosyal medya figürleri, semboller, dizi-vine-reels, tik tok görüntüleri/replikleri, haberler/yorumlar, bağlantılar, hikayeler, “mimler” ile dolu. Bizden olan hiç bir şey yok. Bu; konuşmalarımızı, tercihlerimizi, yaşantımızı tektipleştiriyor. Gerçekliğin ve anlamların yeniden, çok daha kolay şekillendirilebildiği dijital medya da maruz kaldığımız her şey, bizim için çok daha kısır bir algı ve anlam dünyasına sürüklüyor.