Ev içinde korkulan, öfkesi hudutsuz olabilen; ama aynı zamanda çok sevilen, yardımsever, iyiliğinden şüphe edilmeyen biri. Erdoğan mı? Evet Erdoğan. Erdoğan'ın psikolojik analizinde 3. durak Bir'Ad ve Ülke. Gelin sizlerle Recep Tayyip için Erdoğan olmanın bedeli neymiş ona bakalım.
Erdoğan'ın Psikolojik Analizi-3
"Bireysel psikolojiyle toplum ya da kitle psikolojisi arasında ki karşıtlığı, derinlemesine ele aldığımızda enikonu yitirir sivriliğini... Bireyin ruh yaşamında başkaları'nın örnek obje, yardımcı dost ya da rakip kişiler olarak her vakit rol oynadığı görülür. Dolayısıyla, bireysel psikoloji haklılığı su götürmeyen bu genişletilmiş anlamda, daha en başından beri toplum psikolojisi kimliği taşır." (Freud, Kitle Psikolojisi Ve Ben Analizi. 1921)
Öteki Yaratma Kabiliyeti Ve İkircikli Bağlanma (Kuşkucu)
Tarih sahnesinde ne zaman nerede bir hükümdar, kral veya başkan varsa hepsinde yakalayabileceğiniz temel özelliklerinden biri "fazla güvenmemek"tir.Hep kuşkucudurlar, bazen de paranoyak. Erdoğan da kuşkucudur. Bir, "bizleri" vardır. Kendisini seven, saygı duyanları. Birde "ötekileri" vardır. Onlar "babanın" sözünü dinlemezler, saygı göstermezler. Erdoğan onların hükümete yöneltilen eleştirileri yanıtlarken ağır ifadeler, argolar kullanmaktan çekinmez.
Erdoğan, bizlik'den ben'e sıçrayan söylemi; kendisi gibi düşünmeyen, hissetmeyen, eylemeyenleri hemen "öteki" kalıbına yerleştiriyor. Ülküleştirilmiş, iktidarla şişirilmiş benliğine yönelik bir tehdit olarak algıladığı ve bu ötekiye, mağdur edilmiş, kendi gününü-iktidarını beklemiş olan birinin öfkesiyle yanıt veriyor. Baba'ya karşı gelen ya da ihtimal barındıran kötü, baba'nın yanında olan ise hep-iyi olarak içselleşiyor onda.
Bunlar yok bu mu bunlar, bunlar varya, bunlar şöyledir, bunlar böyledir söylemleri kulaklarımızda yankılanır. "Bu" yakındaki şeyleri belirten bir sıfattır. Bu söylemiyle "düşmanı" ya da kişiyi nesneleştirerek itibarsızlaştırıyor. "İslam ideolojisinin temelinde "öteki" her zaman cehennemdir. Erdoğan içinde kimi zaman komünist, kimi zaman Fetöcü, yahudi, PKK'lı, eşcinsel, Alevi, kafir, münafık vs. olabiliyor." (Fehmi Çalmuk) Böylelikle ötekileştirdiğini kendi gözünde ve kendisi gibi düşünenlerde cennet-cehennem boyutunda bir ayrıma sürükleyip, bir tercihe ya da yönelime tabi kılıyor.

Başbakan, kendi geçmişinin yüküyle hemen her toplumsal meseleyi "kişiselleştirerek" zihinsel dünyasına dair ipuçları veriyor. Zihinsel dünyası evin içi-dışı ile hareket etmek durumunda kaldığı, dış dünyası ile arasında bir boşluğa yol açıyor. Sözlerini, eylemlerini, "kast"larını bir çok kez değiştiren Erdoğan için bu düalist dünyanın bahsi, olayları yorumlama tarzında iyice açığa çıkıyor. Öteki yaratma kabiliyeti kendince "iyi" ile "kötü" arasında bir ilk tepki, otokontrolden uzak söylemler olarak görüyoruz.
Bir yandan evin en sevilen oğlu olan Recep Tayyip, tavana asılmak ve benzeri aşırı cezalandırılmalara tabi tutulmak; onu (çocuğu) bir belirsizliğin, kuşku ve tedirginliğin, misilleme beklentisinin içine atacaktır. Gençliğinde futbol oynarken babasının kızacağından korkan Recep Tayyip, kramponlarını kömürlüğe saklardı. Garantici ve kuşkucuydu. Çünkü güveni sağlayan korkuydu. O yüzden insanların sözünü dinlemesini istediğinde öfkesini dışa yansıtarak kendinden korkulmasını değil, güvenilmesini istiyor. Tıpkı babalar gibi. Onun zihin dünyasına göre zaten o evin giderlerini hesaplıyor, ne eksik ne fazla biliyor ve dış tehlikelere karşı evini koruyor. O yüzden ev içinden kendisine yöneltilen en küçük eleştiriye tahammülsüz.
Büyüklenmeci Tutum Ve Racon Kesme
Kasımpaşalı Erdoğan, harbi delikanlı. Adamlarını harcatmaz, davasını asla satmaz. Onun müsteşarı, onun bakanı... Sert çıkışlar, Dünya 5'ten büyüktür söylemi, geri adım atmaması. Erdoğan en basit tabirle siyasi arenada racon kesmekten asla geri durmaz. Bu tavrının temelinde büyüklenmeci tutumu ve Kasımpaşalı olması yatıyor.
Kasımpaşa, İstanbul'un mertlik içeren delikanlı semti. Tayyip Erdoğan ise bu semtin içinden çıkmış biri. Kasımpaşa'dan gelen ailesinin yapısı ve gelir durumu nedeniyle İmam Hatipleri geçerek başbakanlığa kadar tırmanması ona büyüklenmeci bir tutum veriyor. Bu tutumuyla; küçüklüğünde ki yaşadığı zedelenmeyi somut kalıplara sokarak ötekini yeriyor. Oylarını alarak güç ve iktidara ulaştığı yoksullar, meydanda iş-aş istediğinde öfkelenen Erdoğan, aynı yoksulların iftar sofralarına konuk olmayı bahşettiği bir lütuf olarak görüyor. Ruhsallığında ne kadar güçsüzlük, güvensizlik varsa yürüyüş biçimiyle, argosuyla, maddi birikimle övünmesiyle, güçlüye yaslanmayla, her türlü zayıflıkla alay etme, aşağılama tutumuyla, racon kesmesiyle bu kişiliğin temel özelliklerini yansıtıyor.
HIRSI...
Reis Kaptan'ın çocuklarıyla yoğun duygusal paylaşımlarına dair iki sahne vardır. Biri ilk yazıda değindiğim oğul'un koşulsuz teslimiyeti, babanın ayaklarını öpmesiyle yaratılan katarsis (duygusal boşalma), diğeri de geçmiş günlerin yoksulluğundan söz ettiği anlardır;
"Reis Kaptan hayatın zorluklarını, fakirlik yıllarını teker teker anlatıyor, çocuklarının bundan ders çıkarmasını istiyordu. Reis Kaptan'ın, bu sözlerden sonra gözleri dolardı. Gözlerinden yaş döküldüğünü gören çocukları da ağlardı. Recep Tayyip'in de gözleri dolar, zihnini hırs kaplardı. Reis Kaptan güldüğünde ise herkes gülerdi. Çocuklarına verdiği en önemli öğüt ise şuydu; 'Okuyup adam olun.' "
Yoksul geçmişiyle ilintili bu hırsı ve öfkesinin, zaman zaman yoksullara patladığını, kah kendisinden iş isteyen bir genci, kah tarımda destek isteyen çiftçileri azarladığını, mağdur düşmüş halka çay fırlatmasını ya da ekmek bulamadığını söyleyen gence "bunları abartı bulduğunu" söylerken görebiliriz.
Bir'Ad Ve Ülke
Erdoğan, hep halktan biri gibi davrandı. Halkın içinde oldu. "Kasımpaşalı Tayyip" imajını hiç bozmadı. Belediye Başkanı seçildikten sonra bile Kasımpaşa'da ki berberinde tıraş oldu. Başarılı bir teşkilatçı, güçlü bir hatip, çok iyi halkla ilişkiler uzmanıydı. Belediye başkanlığında kendisini arayanlara, akşamın bir vaktinde bizzat kendisi telefonun başına geçerek yanıt verirdi. Cezaevine girdikten sonra Türkiye'nin her bir yanından gelen mektupları cevaplandırdı. Bütün bir oruç ayında gecekondulara ve bodrum katlarında kent yoksullarıyla iftar yaptı. Tayyip Erdoğan efsanesini yaratan özelliklerdir bunlar. Halktan biri olması ya da halk gibi olması...
İlk paragrafta Freud bize bireyselleştirilmiş olanı ne kadar derinleştirirsek o kadar toplumsal/anonim öze yaklaşacağımızı söyler. Bu Erdoğan içinde geçerlidir. Erdoğan portresine ne kadar derin bakarsak o kadar Türkiye resmini görebiliriz. Yani anlatılan epeyce her birimizin öyküsüdür. 
Türkiye'nin sosyokültürel dinamikleri; "tarisel an"da yani zamanın ruhunda tecelli etmiş bir şekilde Erdoğan'ı destekledi. Erdoğan bu süreçte tamamıyla zamanın ruhunu yansıttığı için başarılı olmuş, başbakanlığa gelmiştir. "Tayyip Erdoğan değilim ben, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıyım"şeklinde kendisine gelen eleştirilerde özneyi iyice silikleştirip, halkın bir portresi olduğunu vurguladı.
En nihayetinde Erdoğan, karşımıza bir Türkiye ortalaması olarak çıkıyor. İslamiyet ve onunla eklemlenebilecek felsefi düşünceleri görece az taşıyan, en nihayetinde ülke veya kendisi için taşıdığı pragmatizm(çıkarcılık), kaba argo ile küfür arasında gidip gelen retorik barındırması başta göze çarpar. Çoğunluğun dilini ve talebini iyi sezmiş,dönem itibarıyla iktidarsızlaştırılmış ve kötürümleştirilmiş bir toplumda işini bilmek, kendini kurtarmak, bedelinin kimlere kesildiğini sorgulamaksızın kendi çıkarını gözetmek, dostluğu "sermaye dostluğu" olarak bu denli açık tarif etmek, "kimsesizlerin kimi" Erdoğan için; basamaklar silikleşmeye, omuzlar tahtlaşmaya, sevgiler yumaklaşmaya başlıyor.
Ve böylelikle; Recep Tayyip içinde, "Erdoğan" olmak zorunlu hale geliyor...
Dipnot; Bu yazıda Cemal Dindar'ın Bi'at ve Öfke; Erdoğan'ın Psikobiyografisi özet olarak anlatılmaktadır. Yazar görüşlerinin okuma akışına zarar vermeme amacı güttüğüm için alıntılarla gösterilmesi tercih edilmemiştir. Erdoğan'ın psikolojisinde son duraktaydık. Bundan sonraki yazım Türk toplumunda kadın'ın yerinin psikososyal bağlamda değerlendirilmesi olacağıdır. Farkettiyseniz Erdoğan'ın hayatında hiç bahsi geçmemiş anonim karakterler izlenimindeydiler...
Elinize sağlık, gayet faydalı ve güzel bir içerik olmuş. RTE analizi
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sil