Can Sıkıntısı; "Gerçekten Benzin Pompalayan Nesil Miyiz?"

Burak Bayık

 Can sıkıntısı TDK'da “yapılacak bir iş olmaması ve hiçbir şeyle oyalanma imkânı bulunmaması sebebiyle duyulan tedirginlik, bunalım” şeklinde tanımlanmaktadır. Ama daha buraya gelmeden herkesin kendince birkaç tanımı vardır bu duruma, bu duyguya dair. Yusuf Atılgan çok eğilmiştir bu konunun üzerine ve temelde bu duygunun hayatın anlamıyla ilişkili olduğunu, insanın kendine sıkılma duygusunun aylaklık sorunumu; yoksa anlam sorunu mu olduğu sormasını ister. Tyler Durden "bizler tarihin ortanca çocuklarıyız, ne bir amacımız var ne de bir yerimiz" repliği hafızalaramızdadır. Aynı felsefenin bir ürünü olarak insanlığın bu duygudan nasıl uzaklaşabildiğine dair noktayı Nietchze koyar;

"Eğer ekmek bedava olsaydı bunlar ne diye bağıracaklardı? Onların eğlenceleri geçimleridir. Bırakın zor geçinsinler!" -Frederich Nietczhe


Bizim eğlencemiz her zaman geçimimiz değil artık, teknoloji gündelik hayatımızdaki çoğu işimiz çözdü, ancak yeni psikolojik rahatsızlıklar doğurdu. Bu da kocaman bir can sıkıntısıdır. Gelin sizlerle olayı fazla varoluşsalcılaştırmadan can sıkıntısının nedenlerine, teknolojinin bunu nasıl beslediğine ve genel psikolojisine bakalım.

Can Sıkıntısı; "Gerçekten Benzin Pompalayan Nesil Miyiz?"

Can Sıkıntısı; "Gerçekten Benzin Pompalayan Nesil Miyiz?"

Çoktandır endüstriyelleşmiş olan ve giderek daha hızlı dijitalleşen dünyamızda bizler de ürettiğimiz kitlesel ürünler gibi kitleselleştik. Gösteriyi içselleştirdik, standartlaştık ve birbirimize benzer hale geldik. Bu gösteri toplumu insanları farklılaşmaya teşvik ederken, aynılaştırmakta ve bir bayağılar ordusu yaratmaktan geri kalmadı. Postmodern koşullarda, kimlikler sürekli bir değişim hali içindeyken, bireyler bir alt-kültür heyecanından diğerine kolaylıkla geçebilmektedirler. Postmodern insan akışkandır (Bocock, 1997, s.86). Farklılaşmanın derdinde bir sosyal gruptan diğerine kolayca atlayabilir; bugün caz dinler, yarın rap. Bugün lüks bir balık lokantasını över, yarın sanayideki esnaf lokantasını… Özgün ve farklı olduğunu kanıtlayabildiği ölçüde herhangi bir şeyi üstün bir tüketim malı haline getirir.


Aylak, üretken olmayan tüketim anlamında sosyal medya aracılığıyla insanlarda önemli olan görmek değil görünmek oldu. İnsanların kapital dünya da giderek narsistleşmesini besleyen sosyal ağlar bu narsisliğin beslediği bir bencillikle insan ilişkilerin de ve kişinin odak süresinde büyük kayıplar yaşattı. Birey doyurmak istediği benliğine karşı odağını vereceği yeni şeyler aramaktan asla geri durmadı. Bu zamanla sürkulasyona uğrayarak kişi için kaçınılmaz bir  can sıkıntısı doğurdu. Çünkü en sonunda kendinizi bir şeylere maruz bırakamayacağınız bir an sizi buldu. Evet artık tuvaletlerimize kadar giren telefonlar bu duygudan bizi arındırır gibi görünsede aslında içten içe bu duygu yaşanır hale geldi. Nasıl mı? Yüzeyselleşerek. Artık duygular o kadar da derin ve süreğen değil. İnsan ruhunu maktul hale getiren bir doyumsuzluğu besleyen mastürbasyon hali, bir süre sonra içinizde yeterince birikti. Ve boşluk hissi, kestirilemeyen bir zaman duygusu; üzüntü, depresyon yorgunlukla beraber; gerginlik, ankisyete ve huzursuzluğu da içerebilen bir "canın sıkılma" hali meydana geldi.


Can Sıkıntısı Neleri Doğurdu,  Neleri Azalttı?

  • Problemli telefon kullanımını arttırdı
  • Aşırı yemeyi arttırdı
  • Patolojik kumar (iddia) oynamak arttırdı
  • Madde bağımlılığı (sigara, alkol) arttırdı
  • Yaşam amaçlarında azalttı.
  • Teknoloji bağımlılığı (oyun, sosyal medya, netflix, porno) arttırdı.
  • Odaklanma sorunu arttırdı.
  • Kaygı sorunları doğurdu.
  • Düşük yaşam doyumu doğurdu.


Erkek ve kadınlarda yaşanma oranı yakındır. Ancak birçok kültürde erkeklerin, özellikle ergen ve genç yetişkin olanların, daha aktif, girişimci, motivasyonu yüksek olması beklenmektedir. Bu yüzden, erkekler toplum tarafından kendinden beklenen davranışları sergileme zorunluluğu hissettiği için, herhangi sıkıcı bir durumu erkeklerin tolere etmesi beklenmemektedir. Bir başka deyişle, erkekler sıkıcı durumlar karşısında kadınlara göre daha az hassastırlar.


Can Sıkıntısı Ve Telefon; Çözüm mü?

Can sıkıntısının içerdiği duygulara bir şeyleri kaçırma korkusu, geç kalmışlık hissi bu dengesizliklerde ilgilidir ve doğrudan sıkıntının sebeplerindendir. Sosyotelizm (phubbing), bireylerin diğerleriyle aynı ortamda iletişim hâlindeyken dikkatlerini bireye değil de akıllı telefona vermesi, karşısındakini dinlemek yerine akıllı telefonla ilgilenmesi ve algılarını kişilerarası iletişimden kaçırması olarak tanımlanmaktadır. GKK (gelişmeleri kaçırma korkusu) bireyin, başkalarının kendisinden daha tatmin edici deneyimler yaşadığı düşüncesine sahip olması nedeniyle sürekli bağlantıda (çevrimiçi) kalarak sanal çevresinin ne yaptığını takip etmek konusunda güçlü bir istek duyması olarak tanımlanır. Ve bu iki kavram can sıkıntısı ile yakından ilişkilidir. (Bu konuyla ilgili daha fazlasına "Telefon Dürtüselliği ve Fomo yazıma bakabilirsiniz.)


Sonuç Olrak..

Can sıkıntısı kişinin hayatının makro düzeyde bir anlamsızlığa, mikro düzeyde ise eğlence ve zevk ihtiyaçlarının giderilemedeiği durumda ortaya çıkan bir yalnızlık, durgunluk duygusudur diyebiliriz. İnsanoğlu belki geçimini sağlamak için günün her saatini işine vermek zorunda değil, ki vermiyor da ancak devamında onu takip eden bir sıkılma durumu söz konusu, bunu inkar edemez ve bu açığı çoğunlukla telefonuyla doldurur. Ama bu duygu içsel ihtiyaçların doyurulması gerektiğine işarettir. Son sözün karamsar olmasını istemezdim ama Yusuf Atılgan da şöyle der: “İnsan ancak oynayarak, bu da olmazsa ölerek kurtulabilir [can sıkıntısından!]” Ve son sahende Tyler Durden tetiği çekerek kendini vurur.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)