YAS; Evreleri ve Bireysel Farklılıklar

Burak Bayık

Ölüm, kelimelerin en çok kifayetsiz kaldığı, anlatılamayacak, empati kurulamayacak kadar uç bir durumdur. Bazı yazarlar yaşadıkları yası, hissettiklerini, düşüncelerini yazılarına şöyle aktarmıştır;

“Gittin...Bize günden güne tatsız yaşamak 
Olmaz! Kuş olup böyle kanatsız yaşamak 
Ölmekten acıymış meğer evlat acısı 
Yarabbi! Ne zor böyle Vedat’sız yaşamak.”
         (Oğuzcan, 2001, s.84)

Cemal Süreyya Yeni Yaprak dergisinde Ocak 1989‟da yayımlanan şiirlerinden olan dört sözcüklü “Kısa” şiirinde ömrün kısalığına dikkat çeker: 
 “Hayat kısa 
Kuşlar uçuyor.”

Murat Gülsoy da ölüm döşeğindeki bir yazarın bunama sürecini anlattığı "Nisyan" adlı romanını ailesinde yaşanan kayıpların ardından yas tuttuğu bir dönemde yazmıştır. Gülsoy, öümden şöyle bahseder;

Hele bu insanlar sizin birinci dereceden yakınlarınızsa ve sizi siz yapan kişilerse durum daha da çapraşık bir hal alıyor. O insanların bedenlerinde, davranışlarında, duygulanımlarında kendinizden parçaları görüyorsunuz. Bu çok tedirgin edici, sarsıcı bir deneyim. Süreklilik belki de ilk kez bu kadar can acıtıcı oluyor. Tabii ortamda bir de ölüm var. Gençlikte ve çocuklukta sizden çok uzak olan ölüm hasta ve yaşlı evinde gündelik bir konuya dönüşüyor, eskiden fantastik bir hikaye gibi algıladığınız ölüm doğallaşıyor ve bu da insanı sarsıyor
YAS; Evreleri ve Bireysel Farklılıklar

YAS; Evreleri ve Bireysel Farklılıklar

Freud yası kişinin kendi ego yapılanmasının içselleştirdiği bir parçasını kaybestmesi sonucu yeniden yapılanma/çalışma olarak tarif eder. Kişi kayıptan sonra o kişinin varlığını zihninde deam ettirir, bağlanacak başka bir kişi/nesne olsa dahi isteyerek yapmazlar. Kaybedilen kişiyle ilgili her beklenti, anı canlandırılır ve bunlara yaşam(libido) enerjisi aktarımı yapılır. İlerleyen süreçte yaşam enerjisinin bu nesne/kişiden ayrılması ile yas tamamlanır. 

Bowlyby ise kişinin yakınlık kurma arzusuna dikkat çektiği bağlanma kuramı ekseninde bireylerin yas tepkisinin çocukluk döneminde yaşanılan deneyimlerin etkilediğinden bahseder. Onun kuramı çerçevesinde oluşturulan yas adımları şöyledir;

1.Şok Ve Hissizlik; Kişi ilk anda bu haberin şokunu yaşar ve bir şey hissetmediği dönem bunu takip eder.
2. Özleme ve Araştırma; Kişi kaybedilen kişiye dair özlem duyar ve tekrar bir arada olmak ister.
3. Umutsuzluk; Geri gelmeyeceğine inanan birey hayata dair umutsuzluk besler.
4.Reorganizasyon; Kişinin bağlanma stili çerçevesinde kayba dair zihninde organize edeceği anılar ve yas tepkisi farklılık gösterir. Güvenli bağlanan kişi, ölen kişiye dair anılarını daha bütüncül bir araya getirirken, düzensiz bağlanan insanlar ise ölen kişiye dair organize anı oluşturmakda güçlük çekerler Kaçıngan bağlanan kişi başkalarına olan gereksinimlerini daha fazla bastırır, kaygılı bağlanan kişiler ise olduğundan daha fazla belli eder. 


Yasın Evreleri

1.İnkâr: Bu evrede kişi kaybı bilir. Kişinin zihninde gerçekten ölüp ölmediğine kaybın gerçek olup olmadığına dair sorular oluşur. 

2.Öfke: İyileşme sürecinde yaşanan bu evrede öfke kendisini bıraktığı için ölen kişiye, ölen kişiyi ihmal ettiği için kişinin kendisine, ölen kişiyi kurtarmadıkları için doktorlara yeteri kadar üzülmedikleri için etrafındaki diğer kişilere ve iyi bir olmalarına rağmen yardım etmediği düşüncesiyle yaratıcıya yansıtılabilir. 

3.Pazarlık: Bu evrede suçluluk ve pişmanlık duygularıyla birlikte geçen zamanda nelerin daha farklı yapabilecekleri üzerine kafa yorarlar. (Şöyle olsa ölmezdi, gitmeseydi kurtulurdu, keşke göndermeseydim şeklinde varsayımsal bir pazarlık yapılır.)

4.Depresyon: Bu evre ruhsal hastalık olarak görülmemelidir. Sadece uzamış yaslardaki klinik düzeyde depresyonun tedavi edilmesi önerilmektedir.

5.Kabullenme: Kaybın kendisiyle yüzleşmiş ve yaşamanın öğrenilmeye başlandığı evredir. Bu gerçeği kabul etmiş fakat bunu hiçbir zaman sevmeyecek olabilir. Kabullenme aşamasında kişi ölen kişiye ne kadar bağlıysa yeniden yapılanması o kadar zor olacaktır (Kübler-Ross, 1969).


Yas Türleri Ve Bazı Araştırmalar

Her bireyin yası birbirinden farklı olabiliyor. Yası yukarıdaki evreler boyunca yavaş yavaş ilerleyip yasını tamamlayan kişilerin yası normal yas olarak tanımlanıyor. Patolojik yas, bir evrede takılı kalıp, en az 6 ay geçmesine rağmen kişinin işlevselliğini bozuyorsa, acı yoğunlaşarak artar; ölümüne inanmama, yoğun özlem ve öfke kişinin zihnini meşgul eder. Travmatik yas ise sevilen birinin beklenmedik ve ani bir şekilde şiddet veya korkunç bir biçimde ölüm sonucunda kaybı yaşayan kişilerde oluşan tepkilerdir ve bu tepkilerin kişinin işlevselliğini bozması olarak tanımlanabilir.


Yas belirtilerinin ağırlığı zamanla azalmata iken ileriki yaşlarda bireylerin kronik yas yaşaması daha yüksek bulunmuştur. Kadınların yas belirtileri daha ağır ve uzun sürdüğü bulunmuştur. Ayrıca patolojik yasda evlat ve eş kaybının en çok ilişkili faktörler olduğu ve kronik yası tetiklediği saptanmıştır. Normal yasın atlatılması için sosyal destek yeterli olabiliyorken, patolojik yasın atlatılması için uzman yardımı alınmalıdır.

YAS; Evreleri ve Bireysel Farklılıklar
Yası Yaşamada Kültürel Farklılıklar

Kuran okumak, dua etmek, mezar ziyareti yapmak, ölen kişinin ismini yeni doğan bebeklere vermek gibi öleni hatırlamaya yönelik ritüeller bulunmaktadır. Türkiye’deki yas süreci incelendiğinde aile ve arkadaşlar bir araya gelir ve kaybı yaşayan kişilere destek olunmaya çalışılır. Yas ölen kişinin ayakkabılarının kapının önüne koyulması kıyafetlerin dağıtılması, helva kavrulması, yedisi, kırkı gibi günlerde yemekle anıldığı dinsel törenle devam eder.


Latinlerde ve Asya kültürlerinde yas belirtilerinden ziyade somatik şikayetler görülebilir. Hispanikler de ise kayıp yaşayan kişinin daha güçlü olmaları beklenir. Afrika kökenli Amerikanlılar ölen kişinin borçlarını öder bağış ve ruhlarının ruhani dünyaya geçmesi için bağış yaparlar. Yahudiler de aile üyeleri hep birlikte bir hafta boyunca bir sandalyeye oturarak yas tutar. Deri giymezler, aynaları örterler ve kadınlar bir ay boyunca makyaj yapmazlar ve erkekler tıraş olmazlar. On bir ay sonra ise taş kırarlar ve yas sonlandırılır (Berzoff, 2003). Batı kültüründe konuşma tedavileri önemli görülmektedir. Başka kültürlerde ise konuşma gibi bir yaklaşımın bu kadar değerli olmayabilmektedir


Yas sürecindeki bireye yaklaşımdaki temel ilkeler ise şöyledir;

1.Kaybı yaşayan kişinin kaybın gerçek olduğuna inanması sağlanmalıdır.

2.Kaybı yaşayan kişi duygularını tanımaya çalışmalı ve duyguları ifade etmesi için teşvik edilmelidir.

3.Kaybedilen kişiye dair bir anı formasyonu oluşturmalıdır yani duygusallığını kademeli olarak azaltmasına imkân tanıyan bir yoldur.

4. Kaybedilen kişi olmadan yaşamına devam etmesi desteklenmelidir.

5.Gelecekte yapılacak plan ve etkinlikleri yasın olumsuz biçimde etkilememesine dikkat edilmelidir.

6.Kayıp yaşandıktan sonraki ilk bir yıl süresinde sıkıntılı zamanlarda kaybı yaşayan kişilere sürekli destek olunmalıdır.


                 Kaynakça

Çolak, V.G., Hocaoğlu, Ç. (2021).Kayıp ve Yas: Bir Gözden Geçirme; Cyprus Turkish Journal of Psychiatry & Psychology Vol.3 Issue.1 Doi:10.35365/ctjpp.21.1.07


Gülbahar Baştu 1 , E.Tuğba Özel-Kızıl 2 , Yasemin Hoşgören Alıcı 2 , Sevinç Kırıcı;Türk Edebiyatından Yas Teması Örnekleri; Ankara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu 2 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Geropsikiyatri Birimi  


Etiketler

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)