Kafalar karışır, gemiler yakılır, varsayımlar kurulur ama bir türlü sonuca varılamaz. Gelin sizlere kararsızlık ve Karar vermeye bakalım.
Kararsızlık ve Karar Verme
Karar verme, bir ihtiyacı gidereceği düşünülen bir objeye (hedefe) ulaştırabilecek birden fazla yol olduğu zaman, yaşanan sıkıntıyı giderici bir yöneliş şeklinde tanımlanabilir. (Kuzgun, 1992). Bizim karar anında seçim için ipuçlarına, yani bilgiye gereksinim var. Belirsizliği azaltmak için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyarız ve sosyal medya da dahil dış uyaranlardan maruz kaldığımız enformasyon bu kararın şekillenmesinde büyük rol oynar. Alınan kararın sonucuna dair çıkarsama da bulunmak, yargı için kritiktir. İnsan beyninin kusurusz olmadığını artık biliyoruz. Bazen küçük, hızlı kestirmelere başvurarak, bilişimiz bizi bu kaygılı süreçten kurtarmaya çalışıyor. Bilişsel çelişki yaşayan bir kişi ilk olarak kabul gördüğü doğruya ters düşen bilgi kaynaklarını engelliyor ya da yeni tutumun uzun vadede yarar sağlayıp sağlamayacağına bakıyor. Bu sistemetik süreç bizim dış faktörlerden etkilenme düzeyimizle ilintili bir yapıya sahip ve alınacak kararların buradaki enformasyon ve deformasyondan etkilenmemesi mümkün değil.
Karar stratejileri; mantıklı, içtepisel, bağımsız ve kararsızlık olarak 4 başlıkta toplanır. Mantıklı süreç kendi eleştirel düşüncemizin bir sonucu, içtepisel strateji ise anlık, çevresel etkenlerin güdümüyle verilen, dürtüsel niteliker barındıran kararlardır. Bağımsız karar tamamiyle kendi düşünce sürecimiz sonucu aykırı bir karar olması şeklinde yorumlanabilir.
Kararsızlık ise bu yönelim anında kişisel veya durumsal faktörlerle birlikte yapılması gereken eylem veya alınacak tutumun belirlenememesidir. Kararsızlığın nedeni olarak özgüven eksikliği, hata yapma korkusu, (bu yapının oluşması, karar anında devreye giren; alınacak kararın yaşatacağı duygularla kontrol mekanizmasının bozulabileceği anlamı taşır) çekingenlik/utangaçlık, mükemmelliyetçilik ve bağımlı kişilik yapısıdır. Bu özellikler aşırı koruyucu ebeveynin kuşkulu ve kaygılı tutumları; erken çocukluk döneminde her şeye şüpheyle bakan bir çocuğun yetişkinliğin de ki yansımaları olabilir. Bu maddeler, kişilik özelliği olarak kararsızlık yaşanmasını sağlayan faktörlerdendir.
Araştırıcı korkusu; hata yapmaktan korkma, tutarsız kararlar, bilgiyi arama, süre baskısı altında panik olma ve belirsizlik hissettiğimiz zamanlarda yaşadığımız bir durumdur. Aceleci kararsızlık ise; sabırsız olma, kararları değiştirme, fırsatları kaçırma korkusu, dikkatsizce düşünme, sorumluluktan bir an önce kurtulmayı denemek, yetersizlik ve çabucak bir fikirden vazgeçme durumu gibi zamanlarda ortaya çıkar.
Sonuç olarak kendi kararlarımız ve kararsızlığımız büyük ölçüde yine kendi kişisel özelliklerimiz ve kaygılarımızın bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir, güzellemesi yapmadan önce verdiğimiz kararın kendi bireysel iyiliğimiz için mi yoksa toplumsal bir yararı, yani toplum yanlısı bir tarafı olması seçeneğine karşın; geniş bir bakış açısı almak ve kültürel veya çevresel yargı etkenlerin müdahalede bulunacak olmasının farkında olmak son derece mühim.
Kaynakça
Tuncel, M., Yıldız, S., Yıldız, K. & Yavuz, R. (2018). Öğretmen adaylarının kişisel kararsızlık ve eleştirel düşünme motivasyonları. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 18 (2), 1127-1155